1 Mayıs 2013 Çarşamba

"Hamas’ın Katar ile İlişkilerinin Bedeli"


"Ben bazı Suriyelilerin Meşal neredeyse Esad’tan sonra Suriye’de ikinci adam oldu, dediklerini duymuştum. Bu, Suriye devrimini prensipte desteklemek için kurban ettiği şeydir ve bunun bedelini pahalı bir biçimde ödedi."
Adnan Ebu Amir

Al Monitor

Hamas Suriye'yi terk etmeye karar verdiğinde -önemli ve tarihi bir karardı-  Mısır, Tunus ve Libya gibi Arap Baharı ülkeleri dahil olmak üzere hiçbir Arap ülkesinin, ABD kızgınlığını ve aralarında İslamcı Filistinli liderler olmasının bir sonucu olarak ve diğer pekçok hesaba binaen, bu örgütü kendi bölgelerine kabul etmeyeceğine emindim.

Öyle ki Hamas, Ürdün ve Sudan ile sınırlarını kendisine açıp açmayacaklarını görmek için temas bile kurmuştu. Suriye'yi terk eden düzinelerce Hamas üyesine hoş geldin deseler de, her ikisi de bunu diplomatik bir tarzda reddettiler.

Hamas liderleri Mısır, Ürdün, Türkiye ve Sudan arasında harekete yeni bir üs tesis etmek için mekik dokumaktan uçak yorgunu olduktan sonra örgüt, daha evvel hiç hesapta olmayan yeni bir coğrafi seçenek buldu: Katar'a taşınmak.

Finansal destek

Hamas'ın Katar ile ilişkisi hareket 2006 seçimlerini kazandıktan sonra İsrail'in Gazze Şeridi'ne blokajı zamanına kadar gider. O zaman birçok ülke Filistinlilere yardım etmemeyi seçti ama sonra Katar, Türkiye, Malezya ve bazı Arap ve İslami organizasyonlar blokajın etkilerini hafiflettiler. Ben de Katar'ın Gazze Şeridi'ne yardımına dair kapsamlı bir çalışma yazmıştım.

Bu ilişki Gazze'ye karşı 2008-2009'daki ilk İsrail savaşı sırasında toplanan Doha Zirvesi'nde biliniyordu. Zirve Hamas lideri Halid Meşal'i katılıma davet etti. İlk kez olarak, Meşal en meşhurları Katar Emiri Şeyh Hamad bin Halife El Sani, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olan Arap ve bölgesel devlet başkanlarının yanına oturdu. Zirve boyunca Katar İsrail savaş makinesi tarafından verilen zararı tamir sebebiyle 250 milyon dolar bağışta bulunacağını ilan etti. Bununla birlikte Hamas Zirve'yi “eksik ve etkisiz” olarak kabul etti.

Bu gelişmeler Katar'ı Filistin meselesinde ana oyuncu yaptı. Katar Gazze'nin blokajını haksız ve ahlaksız olarak kabul etti ki, Gazze'deki Hamas hükümetinin başbakanı İsmail Heniye ve bazı bakanları Katar'a sürekli ve “şartsız” desteği için teşekkürlerini aceleyle ilan ettiler. Katar daha sonra politik, maddi, insani ve yardımsever destek sağlamaya başladı.

Hassas denge yasası

Katar ekonomik açıdan Hamas'ı yardımlar, hibeler ve tarım projeleriyle (Hamas'ın istediği gibi nakit ile değil), İran'ın desteğinin kesilmesini telafi etmek için destekledi. Hamas liderleri Meşal, Halil El Haya ve Sami Ebu Zuhri hareketin ilk kez ekonomik sıkıntı çektiğini açıkça ilan etmişti.

Ancak Katar'ın Hamas'a desteği, finansal meselelerle sınırlı değildi. Katar Hamas'a bölgesel bir rol de verdi. Katar bölgesel ve uluslararası oluşumlarda Hamas'ın “kutsayıcı”sı olarak kabul edildi. Ardından Ekim 2012'de Katar emirinin Gazze'ye ziyareti ve Mart 2013'de Fetih ve Hamas uzlaşmasını tartışmak için düzenlenen mini Arap zirvesi çağrısı geldi. Fetih bu hareketi, kendisinin Filistinlilerin tek temsilcisi olduğu iddiasından mahrum etmek için Hamas tarafından yapılan bir teşebbüs olarak değerlendirdi.

Katar ve Hamas arasındaki ilişkiler hakkında yazan birçokları desteksiz iddiaların tuzağına düştüler. Katar'ın Hamas'ı hiçbir karşılık olmaksızın desteklediğini söylüyorlar. Elbette, “Politik bedel”in varlığını yalanlamam ve Hamas Katar'ın bir yardım kuruluşu olduğunu düşünecek kadar saf değildir. Ama Hamas bilir ki, ikincilerinin Hamas'a karşı açıklıklarına rağmen Katar'ın politikası Körfez ülkelerinin kalanından daha dengelidir. Ama nihayetinde bölgedeki en önemli Amerikan askeri üslerine ev sahipliği yapan Katar Hamas'a askeri direniş için ihtiyacı olan desteği sağlayamaz.

Bu durumda Hamas, Katar desteğinin Hamas'ın İran ile müttefik olduğu zaman nail olduğu askeri yardım seviyesine asla ulaşmayacağını çok iyi biliyor. Üstelik askeri yardım Hamas'ın en acil/ ısrarlı talebidir, özellikle silahlı kanadı Kassam Tugayları için. Bu koşul eski ve yeni ittifaklarını tartıştıklarında hareketin iki kanadı arasındaki tartışmanın odağıydı.

Hamas, Katar'ın muhaliflerinin iddia ettiği gibi Amerikan diktelerine itaat etmese bile, Katar'ın Amerika'yı öfkelendirmediğinin farkındadır. Katar çapını bilir ve yine bilir ki, Hamas ile ilişkisi politik ve finansal propaganda ile sınırlıdır.

Dahası, Hamas Katar'ın sağladığından çok daha fazla cömertlik ve istikrarı Şam ve Tahran'dan elde etmişti. Suriyeli ve İranlı liderler finansal destek ve askeri eğitim sağlamalarına rağmen asla Hamas'ın kararlarına müdahale etmediler. Ama Katar'ın sağlayabileceği şeyin azamisi bazı Hamas liderlerine Hamas'ın içerideki askeri faaliyetlerine destek için hareket serbestisi verilmeksizin ev sahipliği yapmaktır.

Bağımsız bir karar

Konu Hamas'a geldiğinde Suriye ile Katar arasında muazzam farklar var. Şam'daki Hamas liderliği bütün ülkede seyahat edebiliyordu. Meşal'in Mezze mahallesindeki evi Suriye cumhurbaşkanlık sarayına güvenlik şartları ve Filistinli, Suriyeli ve Arap ziyaretçiler açısından çok benziyordu. Ben bazı Suriyelilerin Meşal neredeyse Esad'tan sonra Suriye'de ikinci adam oldu, dediklerini duymuştum. Bu, Suriye devrimini prensipte desteklemek için kurban ettiği şeydir ve bunun bedelini pahalı bir biçimde ödedi.

Yine de Hamas'ın Şam'dan elde ettiği destek, hareketi bir Suriye kuklasına çevirmedi. Muhtemelen iki taraf arasındaki ilişkilerdeki kırılma bugün ispatlar ki, hareketin Suriye ve İran'a onların bölgedeki projelerine hizmet etmek için itaat ettiğine dair bahaneler yanlıştır. Aynı şey Katar örneğini de uygun düşer.

Bu yazı (tarihi) itibariyle, Katar Hamas'a Suriye'nin harekete 2000 ile 2011 arasında verdiğinin %10'unu bile sağlamadı. Öyleyse Hamas, özellikle iki taraf arasında belirgin politik farklıların mevcudiyetiyle,  Katar'ın bölgedeki politikalarının kapsamından uzak haldedir.  Katar'daki İsrail ticari temsilcilik ofisi kapalı olmasına rağmen Katar İsrail ile ilişkilerini saklamıyor.

Hamas'ın Katar ile ilişkileri, hareketi açıklamaya çalıştığı garip bir pozisyona sokuyor. Hamas çeşitli Arap taraflarla temas kurduğunu, onların politik veya ideolojik eğilimlerine bakmaksızın müspet ilişkiler tesis etmeyi denediğini iddia ediyor. Hamas bu ülkeleri Filistinlilere karşı vazifelerini yapmak için teşvik etmeyi ve onları sadece Arap kamuoyunu harekete geçirme sebebiyle desteklediklerini söylüyor.

Aynı zamanda, Hamas, hareket Arap “iç” politik sisteminin bir parçası ya da Arap ülkelerinin dahili entrikalarının bir parçası olmadığından herhangi birisine kendi iç işlerine müdahale izni vermeyi reddetti. Katar hoşlansa da hoşlanmasa da bölgesel Arap probleminin bir parçası oldu. Riyad, Kahire ve Şam gibi bazı Arap başkentlerinin Katar'a karşı çekinceleri var.

Hamas Katar ile, Katar'ın İsrail'e yönelik politikaları ve Arap-İsrail çatışmasına nasıl bir çözüm bulunması bakımından hemfikir değildir. Hamas Katar ile savaş başlatan taraf olmak istemez ama fikrini tarafsızca ifade etme hakkını saklı tutuyor ve Katar'ın bazı pozisyonlarını Hamas-Katar ilişkisinde bir denge sağlamak bakımından eleştiriyor.

Muhtemelen Hamas kendisini “Direniş'in başkenti” olarak tanımladığı Şam'dan İsrail ile “gerçekçi” bir politik çözüm için çağıran Doha'ya taşınma gibi güç bir durumda buldu ki, bu, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün “silahlı mücadelenin başkenti” Beyrut'tan daha sonra Habib Burgiva tarafından yönetilen Tunus'a sürüldüğü, 1982 yılında tecrübe ettiği şeydi. O zaman da FKÖ İsrail ile yeni bir sayfa çağrısında bulunmuştu. İki örnek arasındaki objektif farklara rağmen tarih kendisini tekrarlayacak mı?

Adnan Ebu Amir Sanat Fakültesi Dekanı ve Basın ve Enformasyon Bölümü başkanı olmasının yanında Filistin meselesinin tarihi, ulusal güvenlik, politik bilimler ve İslam medeniyeti konularında El Ummah Üniversitesi Açık Eğitim'de ders vermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder